İmar Fedaileri!

Mevcut yasaları/yönetmelikleri beğenmeyen, yeni yasa/yönetmeliklere izin vermeyen bir anlayışımız var. İmar planları, kentsel dönüşüm, kentleşme, ulaşım ana planları, mimari vb. anlamda yıllardan beri dile getirdiğimiz yüzlerce eleştiri var. Eksiklerin giderilmesi için yeni yasalara/yönetmeliklere ihtiyaç olduğunu fırsat buldukça söylüyoruz. Yeni yönetmelik yayınlandığında bir curcunaya başlıyoruz. ‘Eskisi olmasın, yenisi de gelmesin.’

 

İnşaat sektörünün uzun süredir beklediği planlı alanlar imar yönetmeliği 3 Temmuzda resmi gazetede yayınlandı. Geçici madde eklenerek yürürlüğe girme tarihi 1 Ekim 2017’ye uzatıldı. Yönetmelik dördüncü kez uzatılmış oldu.

 

Yeni yönetmelik inşaat sektörü ile Çevre Şehircilik bakanını karşı karşıya getirdi. İnşaat sektörünü temsil eden GYODER, İNDER ve KONUTDER geçtiğimiz günlerde çevre ve şehircilik bakanlığını hedef alan sivri bir açıklama yaptı. Sektörün önerilerinin yeni yönetmeliğe yansıtılmadığını belirten sektör temsilcileri yeni yönetmeliği ‘Şehirleri ileriyle taşımaktan uzak, adeta mimarların elini kolunu bağlayan bir yönetmelik’ olarak değerlendirdi ve 8 Eylül 2013’te yayınlanan eski yönetmeliğin devam ettirilmesini istedi.

 

Çevre Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki de bu açıklamaya karşılık “Bizim imarı disipline etmek dışında hiçbir amacımız yok. Hoyratça, haksızca kullanılan, istismara sebebiyet veren, imar çarpıklığı ve düzensizliğinin önüne geçecek bir disiplin mekanizması oluşturuyoruz” diyerek yeni yönetmeliği savundu.

 

Bakanın açıklamasındaki en ümit verici nokta ise sektör temsilcileri ile yeniden oturup konuşulabileceği şeklinde ifade kullanmasıydı.

Umarım bakanlık ve inşaat sektörü arasındaki bu sürtüşme uzun sürmez ve ortak bir paydada buluşulur. Aksi takdirde inşaat yatırımları, dolayısıyla Türkiye ekonomisi açısından sancılı bir süreç yaşanabilir.

 

***

 

Bana soracak olursanız Mehmet Özhaseki bugüne kadar Çevre Şehircilik bakanlığı koltuğunun hakkını en iyi veren bakan oldu. Daha önce başarılı bir şekilde belediye başkanlığı yapmış, işin hamurundan yetişmiş bir kişi. Göreve geldiği günden bu yana bir şeyleri rayına sokmak için çabalıyor. Sektörde eşit rekabetin oluşması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, sorunların dile getirilmesi konusunda çok cesur atılımları oldu. İlk kez imar rantından bahseden, başta İstanbul ve Ankara’yı hedef göstererek ‘tüm hırsızlıklar imardan doğuyor’ diye takdire şayan bir açıklama yapan tarihe geçecek bir bakan. Yıllardır bildiğimiz ama dillendiremediğimiz bir konunun bizzat bakan tarafından dillendirilmesi bizi mutlu etti. İmar haksızlıklarını ortadan kaldırmak için verdiği gayreti unutmamak gerek.

 

İmar, hep suistimal edilen, rant kapısı olarak kullanılan, yasal zeminde disipline edilmemiş bir konu olmuştur. 8 Eylül 2013 yılında yürürlüğe giren imar yönetmelikte yer alan yüzde 25 emsal dışı genel kullanım hakkı projelerin uygulanmasında avantaj sağlamaya yönelik müteahhit lehine alınmış bir karardı. Ancak bu bile art niyetli olarak kullanıldı. Bakanın açıklamasında belirttiği gibi 100 metrekarelik evin içerisine (emsalden sayılmadığı için) 50 metrekarelik mescit çizenler oldu. 50-60 metrekarelik balkon çizip ruhsat aldıktan sonra kapatarak kış bahçesi yapanlar oldu.

Bakanlık da bu durumu gerekçe göstererek yeni yönetmelikte yüzde 25 emsal dışı genel kullanım hakkını kaldırdı. Yerine emsalden bağımsız olarak binanın 4 köşesinden 2 metrelik balkon çıkabilir, Yangın merdiveni, sığınak, kapalı otopark, kapıcı dairesi, spor tesisi vb. alanların net alanın yüzde 10’unu geçmemesi şartıyla yapılabileceği maddesi eklendi. Bu proje uygulamasını çok fazla zorlayacaktır.

 

Pire için yorgan yakılmaz!

 

Yüzde 25 emsal dışı genel kullanım hakkının suiistimal edildiği konusunda bakanımızla hemfikirim ancak bunun çözümü emsal dışı genel kullanım hakkını tamamen kaldırmak değildir. Tamamen kaldırılması müteahhiti çok zorlar ve Türkiye’de nitelikli konut üretimine engel olur. Türkiye ekonomisini ayakta tutan inşaat sektörünün gerilemesi hiç kimseye fayda sağlamayacaktır. Bakanımız sektör temsilcileriyle bir araya gelip bu konuda kimsenin mağdur edilmeyeceği daha realist çözüm arayışına girmelidir.

 

2 Aralık 2016’da bu köşemde ele aldığım yazıda 1+0 dairelerin kaldırılması gerektiğini savunmuştum. Yeni yönetmelikte 1+0 (stüdyo) daireler yasaklandı. Bunun yanında dış cehpe mimarisinde belediyelerin yetkilendirilmesi ve yerel mimarinin özendirilmesi, yatay mimariyi özendirmek için başlatılan zeminde yüzde 60 inşaat hakkı, plan notları ile belli bir parselin imar artışının yasaklanması, gibi savunduğumuz bazı değişikliklerde 1 Ekimde yürürlüğe girmiş olacak.

Mimarinin düzeltilmesi için, kentlerin daha güzel, daha refah ve daha yaşabilir olması için yeni planlara ihtiyaç vardı. Bu imar planı her ne kadar eksik ve hataları olsa da daha güzel şehirler için gerekli bir adım.

 

Biz müteahhitler parsellerde çekme mesafelerinin artırılmasından dolayı arsa kaybına uğramış olabiliriz. Ancak çocuklarımıza daha iyi bir gelecek bırakmak için, nefes alabilen şehirler bırakmak için, yeşil alan bırakmak için, geniş yollar otoparklar bırakmak için, modern bir şehir bırakmak için fedakarlık etmemiz gerekiyor. Bu neslin imar fedaileri neden bizler olmayalım? Belki arsa/daire kaybedeceğiz ama iyi bir miras bırakmış olacağız.

 

Umarım daha iyi bir gelecek için çok daha iyi planlar yapılır….

Niyazi Gültekin